Çocuk danışmanlığı
Çocukluk dönemi ve özellikleri
Tüm insanların ortak noktasıdır çocuk olmak. Çocukluk dönemi, bir yetişkin için geçmişte kalsa da içsel olarak çocuk arketipi daima o yetişkine eşlik edecektir. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde erken yaşta reşit olma durumu hariç, on sekiz yaşına kadar her insan çocuk olarak tanımlanmaktadır. Tüm canlılar arasında, yenidoğan bakımına, en çok ve en uzun süre ihtiyaç duyan insan yavrusu için çocukluk dönemi, tüm yaşamı etkileyebilme potansiyeline sahiptir. Çocuklarla çalışacak olan meslek profesyonellerinin her şeyden önce çocuğun gelişimsel aşamalarını bilmesinde fayda vardır. Ardından çocukla çalışabilmek için, özel olarak sistematize edilmiş terapi kuramlarına ilişkin bilgi ve yetkinlik koşulları aranmalıdır. Çocuklar, yetişkinlerin küçük birer modeli ya da minyatürü olmayıp, kendine has özel ve genel, dönemsel özellikleri taşırlar. Her bir çocuk, özel, biricik ve her şeyden bağımsız olarak değerlidir. Çocuğun, fiziksel, ruhsal ve zihinsel dünyasını anlamak ve ona ulaşabilmek çalışmaları, özel bir bilim dalının şemsiyesi altında çalışmakla mümkün olabilir. Çocuk sağlığı ve hastalıkları, çocuk ruh sağlığı, çocuk gelişimi, çocuk terapisi, yetişkinlerden farklı olarak geliştirilmiş bilimsel alanlardır. Çocuk, aile bütününün narin ve nadide bir parçasıdır. Çocukların ruhsal dünyalarına ulaşmak ve onlarla çalışmak isteyen terapistler ya da kendi çocuklarının ruhsal durumunu, sağlıklı ve dengede tutmak isteyen aileler, çocuklara hizmet veren eğitim, sağlık gibi sektör çalışanları, çocukların özel ve eşsiz doğalarını kabul ederek başlayabilirler.
Gelişim psikolojisi, insanın psikolojik, fizyolojik ve zihinsel gelişimini, döllenme döneminden başlayıp, yaşam boyu izleyen bir psikoloji dalıdır. Gelişim, yaşantıların, olgunlaşmanın ve öğrenmelerin etkileşimi sonucu, yaşam boyu devam eden bir olgudur. Gelişim, bireysel farklılıklar göstermekle birlikte, belirli dönemde, evrensel olarak tüm insanlarda, benzer özellikler gösterir. Her dönem, kendinden sonraki döneme temel oluşturarak, belirli bir sırayı izler. Burada geçen ‘dönem’ kavramı; belirli yaşları kapsayan, ayırt edici özellikleri olan aşamaları ve zaman dilimlerini ifade eder.
İnsan gelişiminde, belirli davranışların, belirli dönemlerde kazanılması gerekir. Bu dönemlere kritik dönem denir. Kritik dönem, belirli bir öğrenmenin gerçekleşebilmesi için, bireyin hazır bulunduğu, en elverişli ve en duyarlı olduğu dönem olup, gerekli öğrenmelerin gerçekleşebilmesi için, uygun bir çevrede deneyim ve uygun rol modele ihtiyaç vardır. Örneğin dil gelişimi için kritik dönem, bebeklik; kimlik gelişimi için kritik dönem, ergenlik dönemidir. Kritik dönemlerdeki bazı fizyolojik, psikolojik ve kültürel olaylar, gelecek dönemlerdeki gelişim aşamalarını da etkileyebilir.
Erken çocukluk olarak değerlendirilen 0-8 yaş aralığı, insan gelişiminin temellerinin atıldığı dönemdir. Çocukların, fiziksel, bilişsel, sosyal ve duygusal gelişiminin %70’ i 0- 6 yaş arasında tamamlanmaktadır. İlk çocukluk veya okul öncesi dönem alarak adlandırılan 0- 6 yaş dönemi, çocuğun öğrenmesinin en yoğun olduğu, temel alışkanlıklarının, zihinsel yeteneklerinin en hızlı geliştiği ve biçimlendiği dönemdir. Bu nedenle başta Freud olmakla birlikte, birçok kuramcı, 0- 6 yaşın, neredeyse yaşamın tüm dönemlerini etkileyecek bir öneme sahip olduğunu kabul etmekte ve vurgulamaktadır.
Gelişimin ilk dönemi, anne karnında geçen dönemdir. Doğumdan sonraki gelişim dönemleri, bebeklik, çocukluk, ergenlik, yetişkinlik ve yaşlılık olarak sıralanabilir. Ayrıca her bir dönem, kendi içinde de evrelere ayrılarak, daha detaylı inceleme fırsatı sağlanmıştır. Buna göre gelişim dönemleri, doğum öncesi ve sonrası olarak ayrılmış ve çocukluk dönemi evreleri şöyle sıralanmıştır:
- Embriyo evresi (0- 10 hafta)
- Fetus evresi (10 haftadan doğuma kadar)
- Yenidoğan evresi (neonatal) (0- 4 hafta)
- Süt çocukluğu evresi (postneonatal) (1- 11 ay)
- Oyun çocukluğu evresi (1- 3 yaş)
- Okul öncesi evre (4- 5 yaş)
- Okul çocukluğu evresi (Kız 6- 10 yaş, erkek 6- 12 yaş)
Gelişim dönemleri ve evreleri, belirli bir yaş aralığına ait olarak tanımlanmakla birlikte, keskin sınırlarla birbirlerinden ayrılmazlar, geçişlerin zamanı esnektir. Bir sonraki dönemin başlarında, bir önceki dönemin belirgin özelliklerini görmek mümkündür. Bazı farklılıklarla her çocuk, akranlarına göre birkaç yıl önce veya sonra, bu sırayla gelişim dönemlerinden geçer. Her dönemin kendine özgü özellikleri, sorunları ve görevleri vardır. Havighurst, kuramında, bireyin tatmin edici ve mutlu bir yaşam sürmesi için, her yaş dönemine özgü tamamlanması gereken görevleri tanımlamıştır. Evre kuramcıları, çocuk gelişimi gibi, yetişkinlik gelişiminin de birbirini izleyen evrelerden oluştuğunu kabul ederler. Levinson ve arkadaşları bu anlamda, yetişkinliğin temel görevini, yaşam boyu süren bir yapı oluşturmak olarak tanımlamış ve Yale araştırmacıları ile yetişkinliği de evrelere ayırmışlardır. Aynı şekilde Erikson da psikososyal gelişim kuramında insanın tüm yaşamını sekiz evreye ayırarak, gelişimin yaşam boyu olduğu görüşüne katkı sağlamıştır.
İnsan yavrusunun, doğumundan itibaren geçirdiği gelişim dönemlerine farklı kuramcılar, farklı boyutlara, farklı açılardan yaklaşarak, gelişim kuramları oluşturmuş veya geliştirmişlerdir. Örneğin, Freud ve Erikson, kişilik gelişimi üzerine en bilinen kuramcılardır, Piaget’ in, Bruner’ in ve Vygotsky’ nin bilişsel gelişim kuramları kabul görmüş kuramlardandır; Kohlberg’ in ahlak gelişimi üzerine geliştirdiği kuram oldukça değerli ve evrenseldir. Ayrıca bu kuramlar, farklı gelişim alanlarına ilişkin de bilgi sunmaktadırlar. Örneğin Freud’ un psikoseksüel kuramı, anal evreden bahsederken, bu evrenin özellikleriyle hem anüsün sfinkter kaslarının olgunlaşması ile fiziksel gelişime hem de cinsel gelişime atıf yapar.
Bir bireyin gelişim alanları; motor(hareket) gelişimi, fiziksel gelişim, bilişsel gelişim, dil gelişimi, kişilik gelişimi, ahlak gelişimi, sosyal gelişim, duygusal gelişim, cinsel gelişim, oyun ve yaratıcılık gelişimidir. Bir çocuğun gelişimi değerlendirilirken, bu boyutların birbiri ile etkileşim içinde olduklarını bilinerek, her alan, kendine özgü özellikleri ve gelişim dönemine/ yaşa göre değerlendirilmelidir. Çünkü bir çocuk için normal kabul edilebilen bir davranış, yetişkin tarafından sergilendiğinde, ruhsal bir soruna işaret edebilmektedir. Örneğin 3-4 yaşlarında bir çocuğun, hayali arkadaşı olması onun dönemsel özelliğine göre olağan kabul edilirken, ergenlik döneminde ya da yetişkinlikte, bir soruna işaret edebilir. Bu nedenle uzmanlar, ruh sağlığı değerlendirmesi yaparken, birçok kriteri dikkate alırlar. Bu kriterlerden biri de sergilenen düşünce ya da davranışın, gelişimsel dönem özellikleri ile uyumlu olup olmadığıdır.
Çocuk ruh sağlığı
Ruh sağlığı, kişinin kendisiyle ve çevresiyle sürekli bir denge ve uyum içerisinde olması şeklinde tanımlanabilir. Çocukların ruh sağlığı değerlendirmesi, henüz kendini tam olarak ifade edemeyen bir bireyin değerlendirmesi demek olduğundan, hassasiyetle yapılmalıdır. Çocuğun ailesi, çocuk hekimi, çocuk hemşiresi, çocuk psikiyatristi, çocuk psikoloğu, çocuk gelişimi uzmanı, varsa eğitmenleri, öğretmenleri gibi çevresel insan unsurları, bir ekibin parçası olarak değerlendirilmeli ve bu üyelerin objektif yorumları önemsenmelidir. Değerlendirmenin sonunda, tanısal anlamda nihai ve net kararı verecek olan, çocuk psikiyatristidir. Eğer müdahale edilmesi gereken bir durum belirlenmişse yine bu ekibin desteği, katılımı ve iş birliği ile sağaltım yoluna gidilmelidir. Özel gereksinimli çocuklar, mutlaka özel eğitim programlarına alınmalıdır.
Çocukların psikolojik yardım süreçlerini, çocuk terapileri konusunda eğitimli olan meslek profesyonellerinin yürütmesi en yerinde karar olur. Bu noktada hatırlanması gereken şu ki; asıl iyileştirici olan- yetişkin terapilerinde de olduğu gibi- çocuk ve terapisti arasındaki iletişim ve etkileşimin niteliğidir. Bu nedenle, terapi sürecinin, çocuğun da istediği ve uyumlandığı bir terapistle yürütülmesi, sağaltımı hızlandırabilir ve güçlendirebilir. İyileşmeye katkı sağlayacak diğer faktör de terapi ortamı ve terapi materyalleridir.
Oyun terapi
Yetişkin terapisinde, süreç -kurama göre değişmekle birlikte- sadece konuşma terapisi üzerinden ilerletilebilirken, çocukların dünyasına girmek için, kelimelerden daha etkili bir yol var ki; oyun ve oyuncaklardır. Landreth’ in ifade ettiği gibi; oyun, çocuğun dili, oyuncaklar da kelimeleridir. İnsanın 1-3 yaş dönemi oyun çocukluğu olarak belirtilse de oyun, her yaştan bireyin yaşamına çok sayıda olumlu etkiler sağlamaktadır. Oyun, çocuklar için ise bir gerekliliktir. Oyun duygusal ifade ve rahatlama biçimidir. Çocuğun çevresinde olup bitenlerin üstesinden gelebilmesinin sağlıklı bir yoludur. Çocuklar oyun sayesinde, fiziksel, zihinsel ve dil gelişimlerini desteklemek yanında, engellemelere katlanmayı, duygularını düzenlemeyi, gelişimsel görevlerini yerine getirmeyi öğrenirler, bir yandan da eğlenirler, streslerini hafifletirler, yaratıcılıklarını geliştirirler, egolarını güçlendirmeyi, ilişki geliştirmeyi ve hayata hazırlığı deneyimlerler. Oyun, çocuklara, kendi dünyalarına hâkim olma imkânı tanır.
Oyun terapisi; ‘eğitimli oyun terapistlerinin, danışanların psikososyal sorunları engellemelerine ya da çözmelerine, ideal büyüme ve gelişmeyi gerçekleştirmelerine yardımcı olmak amacıyla, oyunun terapötik gücünden yararlanarak, kişiler arası bir süreç tesis etmek için, kuramsal bir modelin, sistemli bir biçimde kullanılmasıdır.’ Terapotik oyun fikrini, psikoterapi pratiğine ilk uygulayan kişi, ‘Küçük Hans’ örneği ile Freud (1909) olmuştur. Melanie Klein (1955), psikanalitik çerçeve içinde, çocuk terapisinde oyunun kullanılması fikrini devam ettiren kişi olmuştur. Klein, meslek hayatı boyunca, geleneksel psiknaalistlerin gördüklerinden daha küçük yaşta çocuklarla çalışmıştır. Klein’ in öncülük ettiği tekniklerden biri, minyatür oyuncakların kullanımını içermektedir. Çocuklar minyatür oyuncaklarla oynarken, çoğunlukla gerçek nesne ve insanların temsili olarak, bu oyuncaklar üzerinde bir kontrol duygusu hissederler. Argareth Lowenfeld, bu fikri ileriye taşıyarak, Dünya Tekniğini geliştirmiştir. Bu teknik için, kum, bir kum tepsisi, suya ulaşma imkânı ve büyük nesneleri temsilen, geniş bir minyatür oyuncak koleksiyonuna ihtiyaç vardır. Oyunu terapötik amaçla kullanan başka bir psikanalist Anna Freud (1946) olmuştur. Anna Freud, çocukla kurulacak olan terapötik ittifakın önemine vurgu yapmıştır. 21. yy ortalarında, sahneye çıkan Virginia Axline, çocuk ve oyun terapisine, hümanist ve birey merkezli bir yaklaşım getirmiştir. Axline (1947) terapötik değişim için, gerekli koşulların, koşulsuz kabul, empatik anlayış ve sahicilik olduğu inancını benimsemiştir. İlerleyen zamanlarda, oyun terapi kuramları daha da zenginleşmiş ve alana katkısı olan birçok değerli kuramcı ve çalışmacı olmuştur. Tüm kuramlar aracılığı ile çocuklarla çalışan oyun terapistlerinin ortak özelliklerinin, empati, sabır, esneklik, çocuk sevgisi, sıcaklık, içtenlik, çocuğun koşulsuz kabulü, çocuğa karşı duyarlılık, güvenlik duygusu yaratma becerisi, terapi rotasına aşamalı ve doğal bir şekilde öncülük etme konusunda çocuğa güven duymak, çocuğa yardım etmek için gerekli sınırları koyabilmek, çocuğun kendi sorunlarını çözme kapasitesine sahip olduğuna dürüstçe inanmak gibi özelliklere sahip olmaları gerekmektedir.
Oyun terapisi, bir çocuğun yaşamında, theraplay yaklaşımında olduğu gibi doğumdan önce anne karnındaki dönemde başlayabilir. Bazı yaklaşımlar kum terapisinde ve öykü terapisinde olduğu gibi oyun çocukluğu döneminde başlayıp, yetişkinlikte ve yaşlılıkta da de uygulanabilir. Bilişsel davranışçı terapi yaklaşımı ise okul çocukluğu döneminde başlayıp, yetişkinlik ve yaşlılık döneminde uygulanabilir. Bazı oyun terapi yaklaşımları, tüm yaş gruplarına uygulanabilse de, mevcutta terapötik etkileşimlerin çoğu, 3- 12 yaş aralığındaki çocuklarla olduğu için, bu terapilerden bahsederken, oyun terapisi danışanlarına çocuk denilmektedir.
- 1. Psikodinamik modeller: Freudian, Jungian, Adlerian, Serbest bırakma oyun terapileridir.
- 2. Hümanistik modeller: Çocuk merkezli, filial, gestalt, deneyimsel oyun terapileridir.
- 3. Sistematik modeller: Aile, grup, ekosistemik oyun terapileridir.
- 4. Gelişmekte olan modeller: Thraplay, çözüm odaklı, bilişsel davranışçı, anlatısal, bütüncül, vakaya özgü oyun terapileridir.
Her bir oyun terapisi kuramının kendine göre yöntem ve teknikleri vardır. Oyun terapisti, çocuğu değerlendirdikten sonra, onun durumuna uygun olan modelle terapiye başlamalı ve süreç boyunca da oyun terapisinin genel ilkelerine ve uyguladığı kuramın yönerge ve tekniklerine bağlı kalmalı, bunu yaparken de oyunun doğasından kopmadan, gerekli hallerde gözlemci, gerekli hallerde katılımcı olabilmelidir. Oyun terapisti, hem çocukla terapötik ittifak içinde olmalı hem de çocuğun çevresindeki aile ya da bakım verenleri, öğretmenleri, ekipteki diğer ruh sağlığı çalışanları gibi yetişkinlerle de çalışma ittifakı içinde olmalıdır. Çünkü çocuğun yakın çevresinden gelecek olan bilgi akışına ihtiyaç vardır. Terapist, bu rollerini yürütürken, çocuğun ihtiyaçlarını ve öznelliğini merkezde ve canlı tutmalıdır. Oyun terapisi sürecinin herhangi bir aşamasında, çocukta, geçiş regresyonu denilen, tepkiler gözlenebilir. Bu duygu ve davranış tepkilerini, seans odasında terapist tolere ederken, seans dışında da ebeveynlerin ya da bakım verenlerin tolere etmesi beklenir. Terapist, ebeveynlerin durumuna göre, gerekli görürse başka bir terapistten danışmanlık almaları için yönlendirebilir ya da ebeveynlerin ego güçlerini desteklemek amacıyla, uyguladığı modele uygunsa, belirli kurallar çerçevesinde ebeveynleri aile terapisine alarak ya da oyun terapisi aracılığı ile sürece dahil edebilir. Oyun terapilerinin başarısı, büyük ölçüde, ebeveynler ve çocuk arasındaki ilişkiye sistematik önemin verilmesine ve ailenin tek parçalı işlevsel bir birim olarak kabul edilmesine bağlıdır. Süreç boyunca, aileyle yapılacak olan geribildirim görüşmeleri, aralıklı, belirli periyodlarla ve çocuğun olmadığı zaman ve ortamlarda olmalıdır. Bu görüşmelerde de terapist, etik ilkelerine bağlı davranmalı ve konuşmalı, bu etik ilkeler konusunda önceden aileyi aydınlatmış olmalı.
Erken dönem çocuk analistleri, oyunu, tıpkı rüya gibi bilinçdışına giden bir yol olarak değerlendirmişlerdir. Oyun terapisinde terapistin rolü, eski çağlardaki simyacıların rolü ile metaforize edilir. Simyacılar, madeni ve ruhsal dönüşümlerini tamamlamak için, daima bir başkası ile ilişki içinde çalışmışlar ve bu kişiye, mistik kardeş demişlerdir. Psikanalitik terapistler de danışanlarının doğuştan gelen kapasitelerini, en üst seviyeye çıkarmak için, terapötik ilişkiyi uyarlayarak, onların gelişim alanını harekete geçirmeye çalışırlar. Oyun terapistinin rolü, gözlemci- katılımcı bir roldür. Gözlemci etkisinin, kuantumla ilgilenen bilim insanlarınca kanıtlanmış olması, terapistin iyileştirici rolünü, somut bir kanıtla desteklemiştir. Gözlemci aynı zamanda gözlenen de olduğu için, oyun terapisinde asıl iyileştirici olan, terapist ve çocuk arasındaki ilişkidir denir. Jungian modele göre; yargılayıcı olmayan bir terapistle oynanan oyun, çocuk ve terapist arasında güç birliği geliştirerek, çocuktaki ‘kendi kendini iyileştirme arketipi’ ni harekete geçirir. İyileşme çocuğun doğasında vardır ve iyileştirme de oyunun doğasında vardır. Oyun terapi ise bu iki varoluşsal gücü uyandırmak amacıyla, eğitimli profesyonellerle, sistematik ve bilimsel bir çalışma alanıdır. Oyun terapisi sürecinin aşamaları; dayanışma ilişkisinin geliştirilmesi, ayrıntılı çalışma ve sonlandırma olup, profesyonel bir yardım çerçevesinde bu aşamaları kaydeden ve aile desteğini de kazanan bir çocuk, içindeki sağlıklı yaşam potansiyelini uyandırmış ve gelişim basamaklarını mutluluk ve keyifle çıkmaya aday bir çocuk olur. Bunu sağlamak, başta ebeveynler olmak üzere, yetişkinlerin sorumluluğundadır. Bu yetişkinlere düşen görev, John Fisher’ ın da dediği gibi; ‘her bir çocuğa eşit fırsat verilmesidir. Eşit olmaları için değil, farklı olabilmeleri ve ruhunda ve zihninde ne varsa ortaya dökebilmeleri için.’
KAYNAKLAR
https://tip.deu.edu.tr/wp-content/uploads/2017/01/cocuk-ergen.pdf
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1335706
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1166557
https://www.researchgate.net/publication/316877323
https://www.researchgate.net/publication/344127090
https://www.dicle.edu.tr/Dosya/2018-09/cocuk-ve-saglik2012_1037.PDF
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/339966
https://gelisimveogrenme.files.wordpress.com/2010/02/gelisim-gorevleri.pdf
https://gelisimveogrenme.files.wordpress.com/2010/02/gelisim-gorevleri.pdf
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1716571
Bekir Onur, Gelişim Psikolojisi, İmge Kitabevi Yayınları, 2017, Ankara
M Engindeniz (Edt), Erken Çocukluk Döneminde Gelişim, Pegem Akademi, 2018, Ankara
Charles E. Schaefer8Edt), Oyun Terapisinin Temelleri, Nobel Akademik Yayıncılık Eğt., 2013, Ankara